Terapötik Aile Dizimi

Terapotik aile dizimi

"Hastalandığında iyileştirilecek bir beden yoktur. Affedilecek bir hatıra, teşekkür edilecek bir geçmiş, temzilenecek bir zihin vardır."
BERT HELLINGER

Son yıllarda ülkemizde de oldukça yaygın olarak tanınıp kullanılan Aile Dizimi, Alman Psikoterapist Bert Hellinger’in dünyaya armağanıdır. Sistem Dizimleri olarak da bilinen bu terapi yönteminin başlangıcı ise otuz yıldan daha eskidir. Sistem diziminde kişinin içine doğduğu aile matriksi temsilciler aracılığıyla “bilen alanda” alanda ortaya konulur ve varsa köken ya da çekirdek ailesiyle ilgili kilitlenmeler ve dolanmışlıklar gözler önüne serilir. Danışan kendine ait bu iç resmi yüreğine aldığında çözülme başlar. Ancak elbette bu çok da basit bir süreç değildir. Hellinger’in sözleriyle bir açıklama getirirsek “Acı çekmek çözmekten kolaydır” diyebiliriz.

Peki “kilitlenme” dediğimizde neden bahsediyoruz? “Kilitlenme” aileden bir bireyin kendisinden daha önceki bir aile ferdinin yaşam çizgisini kaderini bilinçsizce yeniden üstlenip yaşaması demektir. Örneğin ailede bir çocuk bir başkasına evlatlık verildiğinde – bu olay kuşaklar önce yaşanmış olsa bile – daha sonraki nesillerden birisi verilen o kişi sanki kendisiymiş gibi davranabilir ve kilitlenmiş olduğunun farkına varmadıkça bundan kurtulamaz. (Bert Hellinger – Gabriele Ten Hövel “Anerkennen, was ist?” Kösel Verlag1996 © Bert Hellinger).

Sistem dizimleri terapisinde bireyin bütününe fenomenolojik bakış açısıyla bakılarak, akıl ile anlamanın ötesine geçilerek akıl insan ruhunun hizmetine sunulur. Yorumsuz, yargısız, danışanı koruyan, hakikatin tüm renklerine açılan bir algıyla yaşamın hareketleriyle uyum içinde çalışılır. Fenomenoloji, bir bakıma insanlık tarihi boyunca arketipler, masallar, mitolojik öyküler ve ninniler gibi kültürel unsurlar aracılığıyla kolektif bilinç üzerinden bize kadar gelen bir yoldur. Bu yoldan kendinize ulaşmak ve içsel çatışmalarınıza, kök ve çekirdek ailenize dolanmışlık ve kilitlenmelerinize dair iç resminizi ve hayata dair yeni olanaklarınızı görmek üzere terapötik aile dizimine davetlisiniz.

"Kendini sevmek ruha dair bu arketipsel güçle yüzleşmekle ve yaralı çocuğun üzerimizdeki otoritesini yetkisiz kılmakla başlar. Yaralar iyileştirilmezlerse bizi geçmişte yaşamak durumunda bırakırlar". Caroline Myss

Örnek Vaka : Erman Bey'in Kilo Tedavisi

Terapotik aile dizimi Erman Bey, 1.87 boyunda 200 kg ağırlığındaydı. 20 yıllık evliydi, sevgili eşi ve 16 yaşındaki kızlarıyla birlikte mutlu bir aile hayatları vardı. Kızından bahsederken sesi coşku ve gururla karışık bir heyecanla ortalığı şenlendiriyordu. “Pınar çok başarılı bir kız, okulunda Birleşmiş Milletler projesine seçildi. Almancası mükemmel” derken mavi gözlerindeki pırıltıyı fark etmemek imkansızdı. Seansa kilo tedavisi için gelmiş olmasına rağmen yaklaşık 100 kg kadar fazla kilosundan o kadar da şikayetçi görünmüyordu. “Kilom sağlığımı olumsuz etkilemiyor ki benim” dedi. Öyleyse sorun ne diye birlikte irdelediğimizde “Çevremde kim varsa, neredeyse bütün arkadaşların her fırsatta bundan bahsediyor beni bunaltıyorlar. Aslında en çok bundan şikayetçiyim” sözleri döküldü dudaklarından sitemkar bir ifadeyle… Seansımız ilerlediğinde Erman Bey’in annesinin Alman olduğu ve 4 yaşındayken kardeşinin doğumu sebebiyle Almanya’ya anneannesinin yanına gönderildiği anlaşıldı. Daha sonraki yıllarda gençliği ve yetişkinliği boyunca Almanya’ya her gidişinde çok mutlu olduğunu anlattı. Beden dili ise bu aktarıma eşlik eden bir burukluğun varlığını ele verir gibiydi. Çift vatanlı, çift aidiyetliydi. İç dünyasında, Almanya’yı severken Türkiye’ye karşı suçluluk duyuyor, Türkiye’yi severken ise Almanya’ya karşı suçluluğunu telafi etmeye çalışıyordu. Türkiye’de yaşıyordu, Türkiye’ye kök salmıştı. Bu yüzden de kökleri susuz kalan diğer yarısı bedeni aracılığıyla “Ben aslında bir yandan da Almanım” diye haykırmaktaydı. Bilinçaltının derinliklerinde saklı kefaret duygusu “bedeninin aklını” harekete geçirmişti. Kilo burada bir semptomdu ve adıyla bile gölgede kalan Alman kimliğini çağrıştıran Erman Bey, bir Alman gibi görünerek çocukluğunda kendisine kucak açan Almanya’ya ve Alman akrabalarına karşı ruhunun derinliklerinde hissetmekte olduğu gönül borcunu ödüyor ve tıpkı Birleşmiş Milletler projesinde çalışan kızı gibi bu iki ülkeyi bedeni aracılığıyla benliğinde birleştiriyor olabilir miydi? Önceleri bu sadece bir hipotezdi. Terapötik Aile Dizimi çalışması sırasında bu hipotez morfik alanda kendisini hiç tanımayan temsilciler aracılığıyla doğrulandı. Ardından biraz daha ilerleyip EMDR terapisi ile (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Travma Terapisi) çocukluk travmalarını çalıştığımızda yukarıdaki sorunun cevabının “evet” olduğunu gördük. Evet, Erman Bey bu farkındalıkla kilo tedavisine olumlu yanıt verdi. Kilo konusunda deneyimli doktoru tarafından uygulanmakta olan tedavi süreci şimdilerde halen devam ediyor. Yolu biraz uzun olsa da fazla kilolar ve yağlar istikrarlı adımlara dayanamıyorlar.

Danışanımın izniyle isimleri değiştirerek aktardığım bu tedavi öyküsünün ihtiyaç duyan herkese esin kaynağı olması dileğiyle…

Sevgi ve saygılarımla,

Psikolog Zeynep Yalçınkaya